875
okunma
okunma
Ebul Hasenil Harakanî Hazretlerini ziyarete gitmişler dervişler... Büyük şeyh, kerametleri zahir... Kapısını çalmışlar.
Ebul Hasenil Harakanî Hazretlerini ziyarete gitmişler dervişler... Büyük şeyh, kerametleri zahir... Kapısını çalmışlar.
İçerden bir ses, sert bir şekilde, "Kim o?" demiş. Misafir böyle mi karşılanır?..
"Efendi Hazretleri evde mi?.." demişler.
"Ne yapacaksınız o bunağı?" demiş.
"Ziyarete geldik efendim!" demişler.
"Dağdadır, şimdi gelir, bekleyin biraz!.." demiş.
Alah Allah... Sert bir ifade... Biraz sonra dağ yoluna gitmişler. Rivayete göre, Ebul Hasenil Harakanî Hazretleri arslanlara odunları yüklemiş öyle geliyor... Merkep filân kullanmıyor, dağdaki arslanları kullanıyor, öyle geliyor... Bu hale hayret etmişler. Evdeki hale hayret etmişler.
"Efendim, sizden önce kapıyı çaldık. Söylemeye utanıyoruz. İşte hık mık..." Anlamış tabii mübarek, demiş ki:
"İşte ona tahammülümüzden, evdeki o arslana tahammülümüzden, Allah bize dağdaki arslanları musahhar eyledi!.. Dağdaki arslanlar bizim emrimize münkad..." Yâni, tahammülden sevap kazanıyor.
Aradan bir zaman geçmiş, yıllar geçmiş; aynı dervişler uzak diyarlardan yine ziyaretine gelmişler Şeyh Efendinin... Yine kapıyı çalmışlar ama, ödleri patlıyor; yine içerden azar işitecekler diye. Bir daha çalmışlar kapıyı...
İçerden "Kim o?" denilmiş.
"Efendi Hazretleri evde mi acaba?.. Ziyarete geldik." demişler.
"Evde değildir ama, kapıyı açıverin, mahzuru yoktur! İçeri girin, sağ tarafta bir kapı vardır. Oda serbesttir, oturabilirsiniz. Yorgunsanız uzanın!.. Orda dolap vardır, dolaptan yemekleri alabilirsiniz. Rahatınıza bakın lütfen!.." denilmiş.
Aaa... Hayret etmişler bu sefer gene... Çünkü evvelkinde epeyce bir zılgıt işitmişlerdi. Hakikaten biraz sonra kapı açılmış,
Hoca Efendi Hazretleri içeri girmiş, "Esselâmü aleyküm!" demiş. Kalkmışlar, elini öpmüşler...
"Efendim," demişler, "bir şeye şaştık: Geçen sefer ne imtihandır bilmiyoruz, bizi pür hiddet, pür şiddet, pür gayz, pür kin öyle bir sert karşıladılar ki kapıda; ödümüz patladı. Bu sefer de korka korka geldik; fakat, çok güzel bir karşılamayla karşılandık. Çok izzet ve ikram olundu bize!.."
"Haa, o ötekisi öldü, sizlere ömür!" demiş. "O, benim yumağımı sarardı, bu kendi yumağını sarıyor." demiş.
Ne demek istiyor?.. Yâni, o evvelkine tahammül ettikçe, ben sevap kazanıyordum... Bu kendisi sevaplı işler yaptıkça, kendisi sevap kazanıyor; bana bir şey kalmıyor. Bende tahammül gibi bir durum, bir sabır ihtiyacı hasıl olmuyor. Bu kendisi sevap kazanıyor.
Merhum Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN
Facebook Yorumları